top of page

Kahve Demleme Sürecinde Blooming ve Clogging: Bilimsel Bir İnceleme


Kahve demleme sırasında blooming (çiçeklenme) ve clogging (tıkanma), demleme verimini ve kahve kalitesini belirgin şekilde etkileyen iki önemli olgudur. Blooming aşaması, kahve yatağının ilk ıslanmasıyla ortaya çıkan gaz salınımını ifade ederken, clogging ise demleme esnasında akışın yavaşlamasına veya durmasına neden olan tıkanmaları tanımlar. Bu yazıda, her iki kavram da bilimsel açıdan incelenmekte; kahve partikülleri ve gaz salınımı ilişkisi, öğütme boyutu ve akış hızının rolü gibi etkenler akademik araştırmalar ışığında ele alınmaktadır. Ayrıca blooming ve clogging arasındaki etkileşim ve bu süreçleri optimize etmek için bilimsel öneriler de tartışılmaktadır.




Blooming Nedir?


Blooming, taze çekilmiş kahveye demleme başlangıcında az miktarda su eklendiğinde gerçekleşen yoğun gaz çıkışı ve kabarma sürecidir​.Bilimsel olarak, kahve çekirdekleri kavurma sırasında yüksek miktarda karbondioksit (CO₂) gazı depolar ve öğütüldükten sonra bu gaz bir süre öğütülmüş partiküller içinde hapsolur. Sıcak su kahveyle ilk temas ettiğinde, su taneciklerin içindeki gazı yerinden çıkararak dışarı atar; bu da kahve yatağında kabarcıklar ve köpüklenme şeklinde gözlemlenir​. Yani blooming esnasında görülen "çiçeklenme", aslında kahve taneciklerinin içinde sıkışmış CO₂’nin hızla serbest kalmasıdır.


Kahve partikülleri ve gaz salınımı arasındaki ilişkiyi anlamak için bir metafor kullanılabilir: taze kahve çekirdekleri, içlerinde kavurma sonrası oluşmuş CO₂ gazını barındıran gözenekli yapılardır. Demleme sırasında suyun kahveye nüfuz edebilmesi için öncelikle içerideki gazın kaçması gerekir. Aksi halde, suyun girmeye çalıştığı boşluklardan gaz çıkışı olacağı için bir zıt basınç oluşur. Bu durum “dar bir koridordan insanlar çıkmaya çalışırken sizin içeri girmeye çalışmanıza” benzetilmiştir​. Gerçekten de, CO₂ hızla dışarı kaçarken suyun kahve parçacıklarına nüfuz etmesi zorlaşır; su, kahve içinden akması gereken yolları bulamaz. Blooming aşamasında bir miktar su ekleyip bekleyerek gazın büyük kısmının çıkmasını sağlamak, suyun kahve içinde daha rahat ilerlemesine olanak tanır​. Bu sayede kahve telveleri tam olarak ıslanır ve su, aromatik bileşikleri daha eşit şekilde çözmeye başlayabilir.


Blooming sürecinin bilimsel amacı, kahve yatağındaki gaz ile suyun yer değiştirmesini sağlamaktır​. Akademik literatürde blooming, bazen “ön demleme” veya “pre-infusiyon” olarak da anılır ve demlemenin bu ilk evresi sırasında su, kahve içindeki gazları dışarı sürerek her bir parçacığı ıslatır​. Bu işlemin sonucunda kahve telvesi hafifçe genişler ve demlemenin sonraki aşamalarında suyun her yere temas edebilmesi için uygun bir ortam oluşur. Blooming esnasında oluşan kabarcıklar özellikle taze kavrulmuş kahvede yoğundur; zira tazelik arttıkça çekirdeklerdeki CO₂ miktarı daha fazladır​. Eğer kahve çok bayatsa (örneğin kavurmadan aylar geçmişse), blooming sırasında belirgin bir gaz çıkışı gözlenmeyebilir çünkü çoğu gaz çoktan uçmuştur.


Blooming süresi ve su miktarının ekstraksiyona etkileri konusunda hem deneysel araştırmalar hem de kahve profesyonellerinin gözlemleri çeşitli sonuçlar ortaya koymuştur. Genel olarak, demlemede blooming adımını tamamen atlamanın, kahvenin yetersiz ekstrakte olmasına ve tatsal açıdan zayıf (yavan veya ekşi) bir fincana yol açtığı kabul edilir​. Az miktarda su ile dahi olsa blooming yapılması, suyun kahveye daha iyi nüfuz etmesini sağlayarak alt-ekstraksiyonu önler. Blooming süresini yeterli tutmak da kritiktir; yaygın demleme rehberlerinde genellikle ~30 saniyelik bir blooming beklemesi önerilir. Nitekim literatürde Taguchi Mamoru (2004) tarafından 20–30 saniyenin ideal blooming süresi olarak belirtildiği aktarılmaktadır​. 30-45 saniyelik bekleme süreleri, pour-over tariflerinde sıkça kullanılır ve bu aralık, gaz çıkışı ile suyun emilimi için genellikle yeterli görülür​.Blooming için kullanılan su miktarı, tipik olarak kahve miktarının iki katı civarındadır (örneğin 20 g kahve için ~40 g su)​. Bu miktar, yatağı tamamen ıslatmaya yetecek kadar su sağlayıp fazla suyun akışa geçmesine izin vermeyecek şekilde ayarlanır. Böylece blooming sırasında su, kahve içerisinde emilirken CO₂’yi dışarı atar. Ancak bazı baristalar daha yüksek oranda suyla (kahvenin 3-4 katı gibi) blooming yapmayı denemişler ve telvenin tamamını ıslatmayı kolaylaştırdığını belirtmişlerdir​. Bu durumun demleme üzerindeki etkileri bilimsel olarak incelenmiştir: Örneğin bir deneysel çalışmada farklı bloom su oranları kullanılarak demleme süreleri ve ekstraksiyon incelenmiştir. Sonuçlar, bloom su miktarı arttıkça toplam demleme süresinin uzadığını (yani suyun daha yavaş süzüldüğünü) göstermiştir​. İlginç biçimde, aşırı yüksek bir bloom hacminde (örneğin kahvenin 8 katı su ile) süre yeniden kısalmıştır​. Bu bulgu, bloom suyu ile demleme dinamikleri arasındaki ilişkinin doğrusal olmadığını, belirli bir noktadan sonra farklı mekanizmaların devreye girdiğini düşündürmektedir.





Grafik: Blooming aşamasında kullanılan su miktarının pour-over demlemede süzülme süresine etkisi (drawdown time). 15 gram kahve için bloom suyu 1:1’den 8:1’e artırıldığında, demleme süresi önce kademeli olarak uzamış, ancak aşırı yüksek bloom hacminde (120 g) tekrar azalma görülmüştür. Bu davranış, fazla suyla blooming yapıldığında telve yatağının doygunluğa ulaşması ve kalan suyun daha hızlı geçmesiyle açıklanabilir.


Kaynak: Barista Hustle deneyi verileri​ Blooming süresinin ve miktarının kahve ekstraksiyon kalitesine etkisi üzerine akademik çalışmalar karışık sonuçlar verebilmektedir. Bazı araştırmalar, blooming adımının ekstraksiyon verimini artırdığını göstermektedir.

 

Örneğin, bir kahve demleme deneyinde, daha büyük oranda bloom suyu kullanılan demlemelerde toplam çözünmüş madde miktarının (TDS) biraz daha yüksek olduğu rapor edilmiştir​. Bu, blooming ile suyun kahveden daha fazla bileşik çekebilmesine bağlanabilir. Trade Coffee tarafından aktarılan bir değerlendirme de, “daha uzun bloom = daha yüksek ekstraksiyon verimi” şeklinde özetlenmiştir; ancak bunun bir bedeli olarak demleme sırasında ısı kaybının arttığı vurgulanmıştır​. Gerçekten de blooming beklerken kahve yatağı soğumaya başlar, bu da sonraki ekstraksiyon adımını yavaşlatabilir. Bu nedenle, çok uzun süre bloom yapmak tat dengesini bozabilir. Nitekim bir çalışmada, aşırı uzun blooming ve demleme süresinin over-ekstraksiyona yol açabileceği, bunun da istenmeyen acı ve buruk tatları fincana taşıyabileceği belirtilmiştir​. Bu durum özellikle ince öğütülmüş kahvede belirgindir; çünkü su kahveyle uzun süre temas ettiğinde, istenmeyen çözünür bileşikler (örneğin aşırı acı tanenler) daha fazla suya geçebilir.


Öte yandan, blooming yapılmamasının veya çok kısa tutulmasının da tat profiline etkileri incelenmiştir. Nasko Panov tarafından gerçekleştirilen bir deneysel çalışmada, blooming’in fincandaki çözünen CO₂ (karbonik asit) miktarına etkisi ölçülmüştür. İlginç şekilde, 30 saniyelik blooming yapılmış örnekler ile hiç yapılmamış örnekler arasında, demleme sonunda ölçülen çözünmüş CO₂ seviyelerinde anlamlı bir fark bulunamamıştır​. Bu sonuca göre, kahveye yansıyan asidite açısından blooming adımının kayda değer bir etkisi olmadığı öne sürülmektedir. Araştırmacı, “kahveyi demlemek zaten CO₂’yi uzaklaştırıyor, özel bir blooming adımı bunu ekstra yapmıyor” şeklinde bir yorumda bulunmuştur​. Ancak bu çalışma tadım odaklı olmayıp sadece kimyasal ölçüm yaptığı için, blooming’in dolaylı olarak tat üzerindeki etkisini göz ardı etmemek gerekir. Nitekim aynı araştırmada, blooming’in belki ekstraksiyon dağılımı veya kahve yatağının hareketi üzerinde etkisi olabileceği, bunların da tadı değiştirebileceği not edilmiştir​. Kahve profesyonelleri de benzer şekilde, blooming’in esas amacının CO₂’nin tat katkısını değiştirmekten ziyade, suyun kahve yatağını eşit ıslatmasını sağlamak olduğunu ifade etmektedir. Örneğin bir uzman, blooming sayesinde kahve yatağının daha eşit kullanılabildiğini ve bunun nihai lezzete olumlu yansıdığını belirtmiştir​.



Sonuç olarak, blooming aşaması kahve demlemede kritik bir ön hazırlık adımıdır. Bilimsel açıdan, uygun bir blooming: (i) kahve partiküllerindeki gazı uzaklaştırarak suyun verimli infiltrasyonunu sağlar, (ii) toplam ekstraksiyonu artırarak alt-ekstrakte tatları engeller, (iii) ancak çok uzun veya çok fazla suyla yapılırsa demleme dengesini bozabilir. Genel öneri, taze kahveyi demlemeden önce ~30 saniyelik bir bloom beklemesi yapmak ve kahve miktarının yaklaşık 2-3 katı su kullanmaktır​. Bu aralık, yapılan deneyler ve tadım geri bildirimleri ışığında, hem gaz salınımı hem de sıcaklık dengesi açısından optimum görünmektedir.



Clogging Nedir?


Clogging (tıkanma), kahve demleme sürecinde suyun akışının kahve yatağı veya filtre tarafından kısmen ya da tamamen engellenmesi durumudur. Pratikte, bir pour-over demlemede suyun beklenenden çok daha yavaş süzülmesi ya da bir espresso çekiminde akışın durma noktasına gelmesi olarak kendini gösterir. Bilimsel olarak clogging, genellikle ince kahve partiküllerinin (fines) filtreyi veya kahve yatağındaki gözenekleri tıkaması sonucu oluşur​. Kahve öğütüldüğünde ortaya çıkan toz boyutundaki bu mikropartiküller, demleme sırasında suyla sürüklenerek kağıt filtrenin gözeneklerini kapatabilir veya espresso sepetinin deliklerini doldurabilir. Bunun sonucunda su geçiş yolları daralır ya da tamamen bloke olur; akış hızı düşer ve demleme kontrolü zorlaşır​. Kısacası, clogging meydana geldiğinde su akışı “tıkanmış bir lavabonun” akışı gibi zayıflar ve düzgün ekstraksiyon yapmak güçleşir.


Clogging’in en yaygın nedeni öğütme boyutunun çok ince olması ya da yüksek oranda fines içermesidir. Öğütme inceldikçe kahve parçacıklarının yüzey alanı artar, bu ekstraksiyonu hızlandırabilir ancak aynı zamanda parçacıklar arasındaki boşluklar küçülür ve suyun geçişi zorlaşır. Özellikle birçok değirmende, ne kadar ince öğütülürse o kadar orantısız miktarda toz (fines) oluşur​. Bu fines partikülleri demleme esnasında yerçekimi ve su akışıyla kahve yatağının dibine doğru hareket etmeye meyillidir. “Fines migration” denen bu olgu, fizik literatüründe “Brezilya fındığı etkisi” olarak bilinen tanecik boyutu ayırımına benzetilmiştir: daha küçük parçalar, titreşim ve akışın etkisiyle büyük parçalar arasındaki boşluklardan süzülerek dibe doğru birikir​. Bir V60 filtresinin dibinde ya da espresso tablasının en alt kısmında bu biriken yoğun toz tabakası, filtre gözeneklerinin bir kısmını kapatarak suyun geçişini engeller. Belirli bir eşik aşıldığında, filtre yüzeyinin yeterince büyük bir kısmı bloke olur ve tıkanma gerçekleşir​. Bu noktadan itibaren suyun akışı yavaşlar ve kontrol dışı kalır; kahve yatağı içerisinden eşit dağılmak yerine, su kendine en kolay yol bulabileceği kanallardan akmaya başlar​. Sonuç olarak ekstraksiyon homojenliği bozulur.


Öğütme boyutunun clogging üzerindeki etkisi, yakın dönemde bilimsel çalışmalarla da ortaya konmuştur. Espresso demlemesi üzerine yapılan bir araştırmada, daha ince öğütmenin beklenmedik bir şekilde daha düşük ekstraksiyon verimine yol açtığı gözlemlenmiştir​. Bu ters etki, ince öğütmenin su akışını kısıtlaması ve kahve yatağının bazı bölümlerinin “kör” kalmasıyla açıklanmıştır. Çalışmada, çok ince ayardaki çekirdeklerin espresso sepetinde kısmi tıkanma (clogging) yaratarak su geçirimliliğini azalttığı ve istenen debiyi sağlamak için makinenin çok daha yüksek basınca çıkmak zorunda kaldığı belirtilmektedir​. Nitekim aynı deneyde, öğütme inceldikçe demleme sırasında ölçülen basınç değerleri belirgin şekilde artmıştır (ör. orta incelikte ~3.8 bar iken, çok ince öğütmede ~9.3 bar’a yükselmiştir)​. Bu yüksek basınç, makinenin suyu zorlukla ittiğini ve kahve yatağının adeta “tıkanıp katılaştığını” göstermektedir. Ince öğütmede ortaya çıkan bu kısmi tıkanma, suyun kahve yatağından eşit geçememesine ve dolayısıyla bazı kısımların az, bazılarının aşırı ekstrakte olmasına neden olur​. Bu bulgular, espresso gibi basınçlı demlemelerde öğütmenin optimum noktasının çok ince seviyenin biraz üzerinde olduğunu, aksi halde fazla inceliğin verimi düşürdüğünü vurgular.


Clogging, farklı demleme yöntemlerinde farklı şekillerde tezahür eder:


  • Pour-Over (Filtre Kahve): V60, Chemex gibi yöntemlerde kağıt filtre kullanılır ve su, yerçekimi ile kahve yatağından süzülür. Bu sistemlerde clogging çoğunlukla demleme sonunda veya yoğun partikül bulunan bölgelerde ortaya çıkar. Eğer öğütme çok ince veya kullanılan kahve çok tozluysa, demlemenin sonlarına doğru su akışı yavaşlar ve “stall” denilen durma noktasına gelebilir. Kağıt filtrenin alt kısmında toplanan fines, filtrenin gözeneklerini tıkar ve suyun geçişini kısıtlar​. Böyle bir durumda demleme süresi normalde beklenen 2-3 dakikadan çok daha uzun sürebilir, hatta kahve yatağında su birikerek istenmeyen “suluk” bir ekstraksiyona yol açabilir. Ayrıca filtre kısmen tıkandığında su, en kolay yol olan filtre kenarlarından akmaya meyleder; bu da yatağın ortasındaki kahvenin gerektiği kadar demlenememesine, yani kanallanmaya (channeling) yol açabilir​. Sonuç, dengesiz bir ekstraksiyon profilidir: Kahvenin bir kısmı gereğinden fazla çözünmüş (acı tatlar verirken), bir kısmı ise tam temas etmediği için az çözünmüş olabilir. Özellikle pour-over yöntemlerde tıkanmanın tadı etkilediği, profesyonel demleyiciler tarafından da gözlemlenir – filtre tıkanmaya başladığında su kenarlardan akıp merkezi es geçebilir ve bu “yanlış demleme” ekstrakte olmayan ekşi tatlar bırakabilir​.

 

  • Espresso: İnce öğütülmüş kahveyle yüksek basınç altında yapılan espresso, clogging etkilerinin en belirgin görüldüğü yöntemdir. Espresso hazırlarken kullanılan portafiltrenin sepetinde yüzlerce küçük delik bulunur; idealde su bu deliklerden eşitçe süzülmelidir. Ancak öğütme çok ince veya dozaj/hacim oranı uygunsuz olduğunda, su hiç akmayacak kadar tıkanma yaşanabilir (baristaların tabiriyle “shot’un choke olması”). Böyle durumlarda makinenin pompası basıncı 9 bar üzerine çıkarır fakat akış ancak damla damla olur ya da tamamen kesilir. Teknik olarak, bu tıkanma kahve yatakası içinde su geçecek boşluk kalmamasından ileri gelir. Clogging sadece akışı yavaşlatmakla kalmaz, aynı zamanda espresso çekimi sırasında kanallanmaya da sebep olabilir. Su en zayıf bulduğu noktadan bir tünel açarak hızla geçer ve geri kalan kısım sıkışıp kuru kalır. Bu durumda fincana gelen kahve hem az ekstrakte kısımların ekşiliğini hem de aşırı ekstrakte olmuş kısımların acılığını birlikte barındırabilir. Nitelikli kahve araştırmalarında, fines oranının espresso ekstraksiyon dengesini bozduğu gösterilmiştir: Çok fazla fines içeren öğütmeler, “ akış yollarını kolayca tıkayarak, suyu alternatif kanallar aramaya zorlar” ve sonuçta düzensiz bir demleme ortaya çıkar​. Bu nedenle modern espresso reçetelerinde, kahve yatağının her noktasının eşit ıslanmasını sağlamak (örneğin pre-infusion ile) ve öğütmeyi gereğinden fazla inceltmemek önemlidir. 2020 yılında Cameron ve arkadaşlarının yaptığı modelleme çalışması da, espresso’da daha büyük öğütmenin (daha az fines ile) daha yüksek ve tutarlı ekstraksiyon sağladığını, ultra ince öğütmenin ise tutarlılığı bozduğunu matematiksel olarak ortaya koymuştur​.


  • French Press: Fransız presi, suyun kahveyle tamamen karıştırılıp belli süre beklendiği ve ardından metal bir filtre ile süzüldüğü bir yöntemdir. Burada klasik anlamda su akışı demleme sırasında kısıtlanmaz (çünkü su ve kahve başta serbestçe temas eder), ancak tıkanma plunger (dalgıç) aşağı itilirken ortaya çıkabilir. French press metal filtresi gözenekli bir ağ şeklindedir ve çok ince öğütülmüş kahve bu ağın gözeneklerini kolayca doldurabilir. Eğer kullanılan kahve gereğinden inceyse veya içinde çok miktarda toz barındırıyorsa, süzme zamanı geldiğinde filtre ekranı bu tortuyla tıkanır ve piston aşağı inmez hale gelir​. Bu durumu yaşayan kahveseverler, pistonun aniden sertleştiğini ve baskı uyguladıkça cam haznenin bile çatlayabileceğini bilirler​. Nitekim bir kaynak, French press pistonunun sıkışmasının başlıca sebebinin “kahve öğütümünden kaynaklanan tozların metal filtreyi tıkaması” olduğunu belirtmektedir​. İnce toz tabakası adeta bir yapıştırıcı gibi davranıp pistonu kilitler. Bu sadece kullanım zorluğu yaratmakla kalmaz; aynı zamanda, tam süzülemeyen kahve demleme süresinin uzaması anlamına gelir ki bu da aşırı ekstraksiyon riski doğurur. French press özelinde, tıkanmanın bir diğer boyutu da tortunun fincana geçmesidir. Filtre aşılamayacak kadar tıkanmazsa bile, çok ince parçalar süzgeci geçip kahveye sızar ve çamurlu bir doku bırakır. Bu da tatta istenmeyen acılığa ve boğazda pütürlü bir hisse yol açabilir. Bu nedenle French press için her zaman kalın öğütme tavsiye edilir; amaç, hem filtreyi tıkamayacak kadar büyük parçalar elde etmek hem de telvenin içindeki toz oranını düşük tutmaktır​. İyi ayarlanmış bir değirmenle oldukça kalın (iri taneli) öğütülen kahve, French press pistonunun rahatlıkla inmesini sağlar ve kahve berrak olmasa da kabul edilebilir seviyede tortuyla fincana dökülür.


Clogging gerçekleştiğinde kahve ekstraksiyonu ve tat profili kaçınılmaz olarak etkilenir. Tıkanma, genellikle ekstraksiyon süresini uzattığı için suda çözünen madde miktarını artırabilir; fakat bu artış kontrollü olmadığı için tat profiline olumsuz yansıyabilir. Örneğin pour-over yönteminde filtre tıkanırsa, su kahveyle planlanandan daha uzun süre temas eder ve fincandaki ekstraksiyon yüzdesi yükselebilir (daha güçlü, yoğun bir kahve olur). Ancak aynı zamanda, suyun akamadığı bölgelerdeki kahve yeterince demlenmezken diğer bölgeler aşırı demlenmiş olabilir. Bu durumda elde edilen tat profili, hem keskin ekşi notaları (az demlenmiş kısımlardan) hem de kömürsi acı notaları (aşırı demlenmiş kısımlardan) barındıran dengesiz bir kupa dönüşebilir​. Nitel analizler, düzensiz akışın damakta “bozuk ekstraksiyon” olarak algılandığını göstermektedir​. Espresso’da ise tıkanmanın tat etkisi genellikle düşük verim ve “zayıf gövde” şeklindedir – su uygun geçemediği için toplam çözünen madde miktarı düşük kalabilir, ancak gelen sıvı orantısız şekilde acı olabilir. Yine de pratikte espresso çekimi tamamen tıkandığında tat profilinden ziyade hacim ve yoğunluk olarak problem anlaşılır (örneğin 30 ml yerine 10 ml çıkmış, aşırı yoğun bir shot). French press’deki tıkanmada ise kahve, ekstraksiyon süresi uzadığı için acılaşır ve aynı zamanda tortu miktarı arttığı için içim kalitesi düşer.

 

Özetle, clogging istenmeyen bir durumdur ve ideal demleme için kaçınılması gerekir. Nedenleri çoğunlukla ince öğütme ve yüksek fines oranı olsa da, demleme tekniği (karıştırma, döküş biçimi) ve filtre türü de clogging riskini etkiler. İyi bir değirmen kullanarak çok ince toz oluşumunu minimize etmek, uygun öğütü boyutu seçmek ve demleme sırasında yatağı gereksiz yere rahatsız etmemek (ör. filtreyi sallamamak, çok yüksekten su dökmemek) clogging’i önlemenin temel yollarıdır. Bu noktalara aşağıda daha detaylı değinilecektir.






Blooming ve Clogging Arasındaki İlişki


Blooming ve clogging kavramları, demleme sürecinin farklı aşamalarına ait gibi görünse de birbirleriyle etkileşim halindedir. Blooming sürecinin clogging riskine etkisi, son yıllarda hem pratikte hem de deneysel çalışmalarda araştırılan bir konu olmuştur. Teorik olarak, blooming yapmak bir demleme sırasında tıkanma ihtimalini azaltabilir, çünkü kahve yatağındaki gazların önceden çıkarılması suyun daha düzgün bir akış yolu izlemesini sağlar. Gaz birikiminin aniden çıkış yapması (örneğin blooming yapılmadığında su dökerken gerçekleşen şiddetli köpürme), kahve yatağını altüst ederek fines parçacıklarının dengesiz dağılmasına yol açabilir. Bu da akış yollarını belirsizleştirip lokal tıkanmalara veya kanallara sebep olabilir. Blooming ile bu gaz çıkışı kontrollü bir şekilde önceden gerçekleştiğinde, demlemenin asıl ekstraksiyon aşamasında su daha sakin ve kararlı bir şekilde akabilir. Bu nedenle birçok barista, pour-over demlemelerinde blooming adımının filtrenin tıkanmasını önlemeye yardımcı olduğunu düşünür.

Ancak işin ilginç yanı, blooming’in uygulanma şeklinin de clogging üzerinde önemli bir etki yapabileceğidir. Yukarıda bahsedildiği gibi, büyük hacimde suyla uzun süre blooming yapmak demleme süresini uzatıp tıkanma eğilimini artırabilir​. Barista Hustle ekibi tarafından gerçekleştirilen bir deney, tam da bu etkileşimi incelemiştir: Bloom aşamasında kullanılan su miktarı artırıldıkça filtrenin tıkanma derecesinin (drawdown süresi ile ölçülen) arttığı gözlemlenmiştir​. Blooming için az su kullanıldığında kahve suyunu emip şişmekte, ancak suyun çoğu hala kahve tarafından tutulduğu için filtreye çok az fines ulaşmaktadır. Bloom suyu arttığında ise, bu ekstra su kahve yatağından erken süzülmeye başlayarak beraberinde daha fazla fines’i aşağı taşır ve filtrenin gözeneklerini kısmen doldurur​. Sonuçta demlemenin ana aşamasında suyun geçeceği alan daralmış olur, akış yavaşlar (tıkanma eğilimi). Bu etki, bahsedilen deneyde 1:1’den 4:1’e kadar bloom suyu arttırıldığında sürekli artan süzülme süreleriyle ortaya konmuştur​. Ancak çok aşırı bir durumda (8:1 gibi), kahve yatağının büyük bölümü bloom aşamasında zaten yıkandığından, geriye kalan su miktarı daha az olduğundan toplam süre biraz kısalmıştır​.

Blooming ile clogging arasındaki ilişkiyi etkileyen bir diğer unsur, suyun döküş hızı ve tarzıdır. Akademik açıdan bu, akış hızı ve türbülansın kahve yatağına etkisi olarak ele alınabilir. Bir pour-over demlemede suyun çok yüksekten ve hızlı dökülmesi, kahve yatağında daha güçlü türbülans yaratır ve partiküllerin yer değiştirmesine neden olur. Bu durum fines’lerin filtreye doğru taşınmasını hızlandırabilir, dolayısıyla tıkanma riskini artırabilir. Nitekim yapılan gözlemler, döküş yüksekliğinin clogging üzerinde çarpıcı etkisi olabileceğini göstermiştir – yüksekten dökülen su, filtreyi daha fazla tıkayabilir​. Düşünün ki su kahve yatağına hızla çarparsa, küçük parçacıkları yukarı kaldırıp kenarlara ve kağıda itecektir. Buna karşılık, alçaktan ve yavaş dökülen su daha nazik bir demleme sağlar; kahve yatağı daha az hareket eder, fines’ler nispeten yerinde kalır. Bu nedenle, demleme yarışmalarında baristaların genellikle suyu yüzeye yakın tutarak ve kontrollü bir hızda döktükleri görülür. Ayrıca demleme sırasında karıştırma veya sallama gibi işlemler de fines dağılımını etkiler. Örneğin, V60 demlemesinde blooming sonrası hafifçe karıştırmak kahve yatağının eşit ıslanmasını sağlarken, demleme sonuna doğru filtreyi sallamak veya vurmak (kalan suyu akıtmak için) birikmiş fines’i aniden hareket ettirip filtreyi anlık olarak tıkayabilir​. Gagné’nin aktardığı bir fizik çalışması, filtreli demlemede tap/tıkırtı şeklindeki titreşimlerin bile bir konvektif akış yaratarak fines’leri dibe doğru sürükleyebileceğini ortaya koymuştur​. Yani kahve yatağına uygulanan her fiziksel etki, partikül dağılımını değiştirip tıkanma olasılığını artırma potansiyeline sahiptir.

Blooming ve clogging ilişkisini ele alırken, espresso demlemedeki pre-infusion (ön demleme) kavramını da anmak gerekir. Pre-infusion, espresso makinesinde kahveye yüksek basınç uygulamadan önce kısa bir süre su vererek kahveyi ıslatma işlemidir – esasında espresso için blooming’in karşılığı denebilir. Pre-infusion uygulandığında, kuru ve sıkışık haldeki ince kahve yatağına su yavaşça nüfuz eder, CO₂ gazı ve hava kabarcıkları yukarı çıkar ve kahve hafifçe genleşir. Bu sayede ana basınçlı ekstraksiyon başladığında su, kahve içinde daha engelsiz ilerleyebilir. Birçok uzman, pre-infusion’ın espresso’da kanallanmaları azalttığını ve yatağın daha eşit ekstrakte olmasına yardımcı olduğunu belirtir (bu da dolaylı olarak clogging riskini düşürür, çünkü su tek bir kanaldan ziyade her yerden akar). Her ne kadar bu konuda doğrudan akademik yayınlar sınırlı olsa da, uygulamalı deneyimler ve bazı teknik raporlar pre-infusion’ın özellikle koyu kavrumlarda akışı iyileştirdiğini göstermektedir​. Özetle, blooming veya pre-infusion, demleme sistemine daha düşük başlangıç debisi ve daha düşük başlangıç basıncı kazandırarak suyun akış yollarını hazırlamakta, böylece birdenbire oluşabilecek tıkanmaları önlemektedir.



Blooming sırasında kullanılan su miktarı ile clogging riski arasındaki denge, pratik önerilere de yansımıştır. Yapılan deneyler ışığında, kahve demleyenlere genellikle “bloom için kahvenin 2-3 katından fazla su kullanmayın” önerisi verilir​. Çünkü daha fazla su kullanımı, yukarıda bahsedildiği gibi, demlemenin daha erken safhasında fines taşınımını artırarak filtre tıkanmasını teşvik edebilir. Örneğin Barista Hustle ekibinin deneyi, 15 gram kahveyle 60 gram (4:1) bloom yapıldığında demleme süresinin belirgin biçimde uzadığını (filtrenin daha “kirli” kaldığını) göstermiştir​. Oysa 30 gram civarında suyla (2:1) yapılan bloom, hem yatağı tamamen ıslatmaya yetecek kadar su sağlamakta hem de suyun büyük kısmı kahve tarafından tutulduğu için çok az partikülün filtreden geçmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla optimal bloom suyu, yeterince ıslatıp gaz çıkarmaya yetecek ama filtreyi zorlamayacak miktardır.



Sonuç olarak, blooming ve clogging süreçleri arasında hassas bir etkileşim vardır. Dengeli bir blooming, kahve yatağını hazırlayarak tıkanma riskini azaltabilir; ancak aşırı agresif bir blooming de tersi etki yaratabilir. Akademik ve deneysel veriler, ideal blooming uygulamalarının (uygun su miktarı, süre ve döküş tekniği ile) kahve demlemesini daha öngörülebilir hale getirdiğini ve tıkanmayı minimize ettiğini ortaya koymaktadır​. Demleyiciler, bu iki unsuru birlikte düşünerek reçetelerini ayarlamalıdır: Örneğin çok taze ve gazlı bir kahve için biraz daha uzun blooming yapıp, çok ince öğütülmüş bir kahve için bloom suyunu sınırlamak veya döküşü daha nazik yapmak gibi.

 

 

 

 

Bilimsel Çalışmalar ve Deneyler


Kahve demleme bilimi, son yıllarda hem kimyasal analizler hem de fiziksel modellemeler ile büyük ilerleme kaydetti. Blooming ve clogging konularında da çeşitli güncel bilimsel çalışmalar mevcuttur:


  • Blooming üzerine bilimsel çalışmalar: Blooming’in etkilerini doğrudan inceleyen akademik yayın sayısı nispeten az olsa da, bazı tezler ve deneysel çalışmalar bu konuya ışık tutmuştur. Nasko Panov’un çalışması, blooming’in kimyasal etkisine odaklanarak demleme sonunda fincandaki CO₂ seviyelerini ölçmüş ve blooming adımının bu seviyeleri değiştirmediğini bulmuştur​. Bu çalışma, blooming’in tat üzerinde dolaylı etkilerine dair soruları gündeme getirmiştir. Yine Asya kaynaklı bir araştırmada (Hung ve ark., 2022), pour-over demlemede öğütme derecesi, su sıcaklığı, blooming süresi ve su-kahve oranı gibi parametreler deneysel olarak değiştirilip ideal kahve ekstraksiyonu aranmıştır​. Bu çalışmada farklı blooming süreleri (20 sn, 30 sn, 40 sn) karşılaştırılmış; 20 saniyelik blooming’in en yüksek ekstraksiyon verimine ulaştırdığı, 40 saniyede ise hafif bir düşüş gözlemlendiği rapor edilmiştir​. 20 sn blooming ile elde edilen ekstraksiyon oranı %18.3 iken, 40 sn’de %17.9’a düşmüştür​. Bu veriler, çok uzun blooming’in verimi azaltabileceğini göstererek optimum sürenin ~20-30 sn aralığında kaldığını desteklemiştir. Ayrıca Taguchi (2004) tarafından belirtilen 20-30 sn ideal aralık, bu deneysel sonuçla uyum içindedir​. Blooming konusunda bir diğer güncel yaklaşım ise duyusal analizlerdir: Örneğin bazı tadım panelleri, blooming yapılarak demlenmiş kahveler ile atlanan kahveler arasındaki farkları puanlamışlardır. Genel kanı, blooming’in daha dengeli ve temiz bir fincan ortaya koyduğu yönündedir, ancak bu tip deneyler daha çok endüstriyel raporlar şeklinde olup akademik literatüre tam yansımamıştır.

 

  • Clogging üzerine bilimsel çalışmalar: Clogging, kahve ekstraksiyonunun fiziksel boyutuyla ilgili olduğu için, bu konuda özellikle mühendislik ve fizik literatüründe çalışmalar görmekteyiz. 2020 yılında Matter dergisinde yayınlanan ve kahve dünyasında ses getiren bir makale, espresso ekstraksiyonunu matematiksel modelleme ve deneyle incelemiştir​. Cameron ve ekibinin bu çalışması, öğütme parçacık dağılımını sistematik olarak ayarlayarak espresso kalitesini optimize etmeye çalışmıştır. Sonuçlardan biri, geleneksel inanışın aksine, espresso için her zaman daha ince öğütmenin daha iyi olmadığıdır. Aşırı ince öğütmenin, kahve yatağının bazı bölgelerini su geçirimsiz hale getirerek toplam ekstraksiyonu düşürdüğü ve atılan kahvede hala çözünebilir madde bıraktığı tespit edilmiştir​. Modelleme, suyun yüksek basınç altında bile, tıkanan bölgeleri geçemeyip diğer kolay yollara (kanallara) yöneldiğini, bunun da düzensiz ekstraksiyona yol açtığını göstermektedir. Bu çalışma sonucunda, espresso öğütmesinde çok fazla fines üretmeyen, biraz daha kalın bir ayarın (ve belki dozajın düşürülmesinin) daha tutarlı ve verimli shot’lar verebileceği önerilmiştir​. Nitekim bazı üçüncü dalga kahveciler, bu araştırmanın etkisiyle espresso parametrelerini revize etmiş ve daha yüksek ekstraksiyon yüzdeleri elde etmişlerdir.

 

 

Clogging’i anlamak için filtre kahve alanında da bilimsel girişimler olmuştur. Jonathan Gagné’nin Coffee Ad Astra platformunda aktardığı bir analiz, kağıt filtrelerdeki gözenek boyutu dağılımı ile kahve partikül dağılımını karşılaştırarak nesnel bir tıkanma indeksi tanımlamaya çalışmıştır​. Bu yaklaşım, belirli bir filtre-kağıt ve öğütme kombinasyonunun ne derece tıkanmaya yatkın olduğunu öngörmek için kullanılabilir. Örneğin, çok ince metal filtrelerde (disk filtreler) veya tekrar kullanılabilir bazı filtrelerde gözenekler küçük ve eşitsiz ise, kahve partikülleriyle örtüşme olasılığı yüksektir; bu da sık tıkanma demektir. Buna karşın, özel üretilmiş bazı filtre kağıtları (örneğin Sibarist gibi yüksek geçirgenlik iddiasındaki markalar) daha az tıkanma hedefiyle tasarlanmaktadır. Bu tarz mühendislik yaklaşımı çalışmalar, demleme ekipmanı ile öğütme parametrelerini birlikte optimize etmek açısından değerlidir.



Kahve yatağında su akışını modelleyen akademik araştırmalar da bulunmaktadır. Giacomini ve arkadaşları (2020), bir espresso kahve yatağında suyun poröz ortam içindeki akışını sayısal olarak simüle etmişler ve çok fazlı akış ilkelerini kahveye uygulamışlardır​. Bu çalışma, suyun kahve içinde nasıl ilerlediğini, basınç ve debi değişimlerini in-silico (bilgisayar ortamında) inceleyerek, tıkanma ve kanal oluşumu gibi fenomenleri daha iyi anlamayı hedefler. Model sonuçları, tıpkı toprak veya filtre kum yatağında olduğu gibi, suyun akış yollarının yerel permeabilite değişimlerine çok duyarlı olduğunu göstermiştir. Kahve yatağında permeabilite ise öğütme boyutuna ve partikül paketlenmesine bağlıdır. Bu tür simülasyonlar, ileride espresso makinelerinin akış profillerini optimize etmede veya öğütücülerin ideal dağılımı sağlamasında yol gösterici olabilir.


Bunların yanı sıra, gıda bilimi perspektifinden yapılan araştırmalar da demleme yöntemlerinin sonuçlarını kıyaslamıştır. 2023 yılında yapılan bir çalışmada, farklı filtre kahve yöntemleri (V60, AeroPress, French Press vb.) hem kimyasal analiz (uçucu aroma bileşikleri) hem de duyusal analiz ile değerlendirilmiştir​. Bu çalışma direkt olarak blooming veya clogging’e odaklanmasa da, filtre malzemesinin ve demleme stilinin sonuç üzerindeki etkisini vurgulamıştır. Örneğin, kağıt filtre kullanılan demlemelerin (V60, AeroPress) daha temiz ve belirli aromalarda (karamelimsi, çiçeksi notalar) yoğun kahveler ürettiği; metal filtre kullanılan French Press gibi yöntemlerde ise daha farklı tatların (meyvemsi, kavrulmuş notalar) öne çıktığı bulunmuştur​. Bu fark, kısmen filtrelemenin etkinliğiyle ilgilidir: Kağıt filtre, yağları ve ince parçacıkları daha çok tuttuğu için sonuçta damakta daha parlak ama gövdesi hafif bir kahve bırakırken; French Press’te ince partiküller fincana geçtiği için gövde artar ancak bazı istenmeyen acı bileşenler de duyumsanabilir. Nitekim aynı araştırmada French Press ile hazırlanan kahvenin, panelistlerce bazı kalite kriterlerinde en düşük puanı aldığı belirtilmiştir​. Bu bulgu, aslında clogging olmasa bile, fines partiküllerinin varlığının duyusal kaliteyi düşürebileceğine işaret eder. Dolayısıyla, clogging’i önlemek (yani fines’leri kontrolde tutmak) yalnız akış için değil, tat için de kritik bir hedeftir.


Özetle, blooming ve clogging üzerine yapılan bilimsel çalışmalar, kahve demleme sürecinin optimizasyonu adına değerli içgörüler sunmaktadır. Hem deneysel araştırmalar (ör. farklı demleme parametrelerini karşılaştıran deneyler) hem de kuramsal modellemeler (akışkanlar dinamiği simülasyonları gibi) bu alandaki bilgimizi derinleştirmiştir. Elde edilen bulgular, geleneksel uygulamaların bir kısmını teyit ederken bir kısmını da sorgulamaktadır: Örneğin blooming’in yararlı olduğu bilimsel olarak desteklenirken, ne kadar suyla ve ne kadar süre yapılması gerektiği konusunda veriye dayalı rehberlik oluşmaya başlamıştır​. Aynı şekilde, kahve değirmeni seçimi ve öğütme ayarının önemini hep bilsek de, bunun sayısal etkileri (ekstraksiyon verimi veya akış basıncı üzerindeki) ilk kez nicel olarak ortaya konmuştur​. Tıkanma riskini azaltmak için parça boyutu dağılımının homojenliği, filtre tasarımı gibi konular artık bilimsel inceleme altındadır. Bu gelişmeler, kahve demleme sanatının giderek daha fazla bilimsel temele oturduğunu ve “kusursuz fincan” arayışında mühendislik prensiplerinin de devreye girdiğini gösteriyor.

 

Sonuç ve Öneriler


Kahve demleme sürecinde blooming ve clogging, birbiriyle bağlantılı iki önemli unsurdur ve bunların doğru yönetilmesi, kaliteli ve tutarlı bir fincan kahve elde etmek için elzemdir. Yapılan bilimsel çalışmalar ve deneyler ışığında, aşağıdaki sonuçlar ve öneriler öne çıkmaktadır:


  • Blooming Süresi ve Suyu Optimizasyonu: Blooming adımı, kahve telvelerinin düzgün ıslanması ve CO₂ gazının uzaklaştırılması için kritiktir. Bilimsel veriler, yaklaşık 20-30 saniyelik bir blooming süresinin optimal olduğunu göstermektedir​. Bu süre zarfında kahve yatağı gözle görülür şekilde kabarıp sonra hafifçe sönmeye başlar; bu, büyük oranda gazın çıktığına işarettir. Blooming için su miktarı, kahve kitlesinin 2 katı civarında tutulmalıdır. Örneğin 20 gram kahve için 40-50 gram sıcak su, tüm partikülleri ıslatmaya yetecek ve fazla suyu akıtmayacak düzeydedir. Bu oranın üzerine çıkmak, araştırmaların gösterdiği gibi, gereksiz yere demleme süresini uzatarak tat dengesini bozabilir ve filtre tıkanması riskini yükseltebilir​. Kısaca, her fincan için bir miktar blooming yapın, ancak dakikalarca bekleyecek kadar uzatmayın. Özellikle taze ve gazı bol kahvelerde (örneğin kavurmadan 1-2 gün sonra), blooming’i ihmal etmeyin; aksi halde suyun kahveye erişimi kısıtlanır ve alt-ekstrakte, düz bir tat oluşur​. Blooming esnasında su sıcaklığını korumaya özen gösterin (demleme kabınızı önceden ısıtmak bu nedenle faydalıdır), zira uzun bekleme sürelerinde sıcaklık düşüşü hızlanır.

 

  • Clogging’i Önlemek için Öğütme Ayarları: Clogging riskini en aza indirmek, büyük ölçüde doğru öğütme boyutunu seçmeye bağlıdır. Bilimsel çalışmalar, çok ince öğütmenin akış sorunlarına yol açtığını net biçimde ortaya koymuştur​. Bu nedenle, kullandığınız demleme yöntemi için uygun olan öğütme aralığını belirleyin. Pour-over için orta-ince ile orta arası (V60 gibi pour-over’larda genellikle deniz tuzu boyutu tavsiye edilir), French press için oldukça kalın (iri parçacıklı) öğütme idealdir​. Espresso için ise, makinenizin basınç profiline uygun en ince ayarı deneyerek bulun, ancak shot’lar sürekli tıkanıyorsa bir tık daha kalın ayara geçin. Homojen bir öğütme elde etmeye çalışın: Ucuz veya bakımsız değirmenler, aşırı miktarda fines üreterek tıkanmayı tetikler​. Mümkünse kaliteli bir burr (öğütücü bıçağı) kullanın ve zamanla körelen burr’lar varsa değiştirin. İnce ayarda bile daha az “toz” çıkaran değirmenler, hem akış hem tat açısından daha iyidir. Eğer demleme sırasında sık sık filtre tıkanmaları yaşıyorsanız, bir kademe daha kalın öğütüp tekrar deneyin – muhtemelen akışın düzeldiğini ama tadın hala dengeli olduğunu göreceksiniz.

 

  • Demleme Tekniği ile Clogging Azaltma: Sadece öğütme değil, demleme esnasındaki teknik de clogging’i etkiler. Döküş yüksekliği ve hızı konusunda dikkatli olun. V60 gibi pour-over’larda suyu çok yüksekten ve güçlü bir akımla dökmek yerine, mümkün olduğunca yatağa yakın ve kontrollü dökün. Bu, kahve yatağını fazla karıştırmadan ıslatır ve fines’lerin filtrenin tek bir noktasında birikmesini önler​. Eğer demleme ekipmanınız izin veriyorsa (örneğin Chemex veya French press sonrası ayrı filtreleme gibi), demleme sonunda hafif bir karıştırma ya da sallama ile kalan suyun eşit geçmesini sağlayabilirsiniz; ancak bu işlemi yaparken filtrenin altının aniden tortu dolmasına izin vermeyin. French press kullanıyorsanız, 4 dakika demlemenin ardından piston indirirken acele etmeyin – yavaş ve kontrollü bir baskı uygulayın. Eğer piston çok zorluyorsa, kuvvet uygulamadan önce hafifçe yukarı geri çekip tekrar deneyin; bazen sıkışan fines bu manevrayla dağılır ve akış açılır​. Bu tür küçük teknikler, mutfakta karşılaşılan tıkanma sorunlarını çözüp güvenliğinizi de sağlar (aşırı basınçla bardak veya sürahi patlamasını önlemek adına).

 

  • Ekipman ve Filtre Seçimi: Kullanılan filtre malzemesi de clogging eğilimini etkiler. Kağıt filtreler genellikle çok küçük gözenekli olduklarından fines’leri büyük ölçüde tutar; bu hem istenen (temiz fincan) hem istenmeyen (tıkanma) sonuçlar doğurabilir. Eğer sık tıkanma sorunu yaşıyorsanız, piyasada bulunan “fast drip” tarzı daha geçirgen filtre kağıtlarını deneyebilirsiniz. Örneğin bazı üçüncü parti V60 filtreleri veya Sibarist gibi markalar, daha hızlı akış vaat etmektedir (bunlar daha az tıkanma anlamına gelebilir). Metal filtre kullanıldığında (örneğin AeroPress’in metal filtresi veya French press), tıkanma daha az bir sorun olsa da, metal filtre zamanla kahve yağlarıyla kaplanıp gözenekleri daralabilir. Bu da uzun vadede akışı yavaşlatır. Bu yüzden filtre temizliği önemlidir: Kağıt filtreyi her kullanımdan sonra atmak gerektiği gibi, metal filtreleri de düzenli olarak yağlardan arındırmak gerekir. Espresso makinelerinde portafiltre sepetinin delikleri zamanla kahve yağları ve mikro partiküllerle kapanabilir; bunları periyodik olarak temizleyip parlatmak (örneğin Puly Caff gibi temizleyicilerle) akış performansını korur.

 

  • Kahve Dinlendirme (Degassing): Clogging’i önlemenin dolaylı bir yolu da aşırı taze kahve yerine birkaç gün dinlenmiş kahve kullanmaktır. Çok taze kavrulmuş kahve, içinde bol CO₂ bulundurduğundan demleme sırasında şiddetli blooming yapar ve kahve yatağını daha fazla hareket ettirir​. Kavrumdan 4-7 gün geçmiş kahveler, hala taze aromalara sahip olup gaz salınımı biraz sakinleştiği için daha öngörülebilir ekstraksiyon sunar. Bu, blooming’i daha kolay yönetmenize ve clogging riskinin biraz azalmasına yol açabilir​. Elbette çok bayat kahve de istenmez, çünkü gazı tamamen kaçmış kahvenin aromaları soluk olabilir. İdeal denge, kahvenin kavrum sonrası birkaç gün dinlenmiş olmasıyla elde edilir.



Sonuç itibariyle, kahve demleme deneyimini iyileştirmek için hem blooming hem de clogging olgularına hakim olmak gerekir. Blooming’i doğru uygulayarak kahve yatağınızı en iyi ekstraksiyona hazırlayabilir, clogging’i önleyerek de bu ekstraksiyonun kesintisiz sürmesini sağlayabilirsiniz. Bilimsel çalışmaların ışığında, baristaların uzun süredir deneyimle sabitlediği bazı uygulamaların doğruluğu kanıtlanmıştır: Örneğin, “French press için kalın öğüt, V60 için bloom yap, espressoyu tıkandıysa biraz kalınlaştır” gibi basit ama etkili kurallar, hem pratik hem bilimsel olarak desteklenmektedir​. Teknoloji ve araştırma ilerledikçe, belki yakında demleme makineleri öğütülen kahvenin partikül sensörleriyle tıkanma potansiyelini ölçüp kullanıcıya uyarı verecek veya ideal bloom süresini otomatik ayarlayacak hale gelecektir. Şimdilik, elimizdeki en iyi rehber hem bilimsel literatürden edindiğimiz bilgiler hem de kendi damak tadımızdır. Bu ikisini kullanarak, her fincan kahveyi biraz daha mükemmele yaklaştırmak mümkün görünüyor.




D.EMRE KURTULUŞ


 

 
 
bottom of page